Puan mı, Hayaller mi? YKS Tercihleri Eşiğindeki Gençlerin Kariyer İkilemi ve Gelecek Kaygıları
Tercih listesinin başına kalbinizin götürdüğü o bölüm mü yazılmalı, yoksa geleceği güvenceye alacağı söylenen yüksek puanlı popüler bir alan mı? Milyonlarca gencin bu derin ikilemini merkeze alan bu yazı, sadece bir tarafı seçmek yerine, kararı etkileyen katmanları aralıyor. Ekonomik gerçeklerin ve gelecek kaygılarının, tutku ve kişisel tatminle nasıl bir denge kurması gerektiğini inceliyor. Popüler mesleklerin baskısı ile geleceğin getireceği yeni fırsatlar arasında bir köprü kurmaya çalışarak, kendi yolunu arayan gençlere ve ailelerine farklı bir bakış açısı sunuyor.
BLOG
Ozan Ali Arslan
7/21/20255 min read
YKS sonuçlarının açıklanmasıyla birlikte Türkiye'de milyonlarca gencin ve ailesinin kalbinin aynı ritimle attığı o kritik döneme girildi. Bu dönem, sadece bir üniversite ve bölüm seçimi değil, aynı zamanda bir gelecek tasarımı, bir kariyer yolculuğunun ilk adımı anlamına geliyor. Ancak bu adım, günümüz gençleri için hiç olmadığı kadar karmaşık bir denklem içeriyor. Bir yanda kişisel tutkular, ilgi alanları ve hayali kurulan meslekler; diğer yanda ise toplumun "garanti meslek" olarak etiketlediği yüksek puanlı bölümler, aile beklentileri ve her zamankinden daha fazla hissedilen ekonomik kaygılar duruyor. Gençler, bu devasa kavşakta, puanlarının yettiği en iyi bölüme mi gitmeli, yoksa sıralaması daha düşük olsa bile kendilerini ait hissettikleri bir alanı mı tercih etmeli ikilemiyle baş başa kalıyor.
Tercih Listesindeki İkilem: Popüler Bölüm mü, Tutku Duyulan Meslek mi?
Listenin başına tıp, hukuk, bilgisayar mühendisliği gibi yüksek sıralamayla öğrenci alan ve toplumda saygınlığı yüksek kabul edilen bir bölümü yazmak, birçok genç için adeta bir başarı ölçütü olarak görülüyor. Bu yol, genellikle daha öngörülebilir bir kariyer patikası, mezuniyet sonrası iş bulma kolaylığı ve daha yüksek bir başlangıç maaşı vaadi sunar. Ailelerin ve çevrenin beklentileri de genellikle bu yönde olur. Ancak bu pragmatik yaklaşımın göz ardı ettiği önemli bir gerçek var: Kişinin ilgi duymadığı, yeteneklerine uygun olmayan bir alanda okumak ve bir ömür o mesleği yapmak, uzun vadede mutsuzluğa, tükenmişliğe ve mesleki verimsizliğe yol açabilir. Diğer yanda ise belki de daha düşük sıralamayla öğrenci alan ama adayın gerçekten tutku duyduğu bir grafik tasarım, arkeoloji veya felsefe bölümü durmaktadır. Bu yolu seçmek, daha fazla belirsizlik içerebilir ve kariyerin başında daha fazla mücadele gerektirebilir. Ancak kişinin sevdiği işi yapmasının getireceği içsel motivasyon, yaratıcılık ve mesleki tatmin, tüm zorlukların üstesinden gelmek için güçlü bir itici güç olabilir. Uzmanlar, ideal senaryonun bu iki dünyanın kesişimini bulmak olduğunu belirtse de, bu her zaman mümkün olmayabilir. Bu noktada adayın kendine şu soruları dürüstçe sorması gerekir: "Beni ne motive ediyor? Başkalarının başarısı olarak gördüğü bir yolda mutsuz mu olmak isterim, yoksa kendi başarı tanımımı yarattığım bir yolda risk alarak mutlu mu olmak isterim?"
Ekonomik Gerçeklerin Gölgesinde Kariyer Planlaması
Günümüz ekonomik koşulları, gençlerin tercih kararlarını derinden etkiliyor. Artık sadece ilgi ve yetenek değil, mezun olduktan sonra ne kadar sürede iş bulunabileceği ve ne kadar maaş alınacağı da en az onlar kadar önemli kriterler haline gelmiş durumda. Türkiye İstatistik Kurumu'nun (TÜİK) Yükseköğretim İstihdam Göstergeleri verileri, bu kaygıları somut bir zemine oturtuyor. Verilere göre, sağlık ve bilişim teknolojileri alanlarından mezun olanların iş bulma oranları diğer birçok alana göre oldukça yüksek. Örneğin, yazılım, tıp, eczacılık gibi alanlarda mezunların ortalama ilk iş bulma süresi oldukça kısa. Buna karşılık, bazı sosyal bilimler ve sanat dallarında istihdam piyasası daha rekabetçi olabiliyor. Aynı şekilde, mühendislik, bilişim ve tıp mezunlarının başlangıç maaşlarının, diğer birçok alana kıyasla daha yüksek olduğu da bir gerçek. Bu veriler, ekonomik bağımsızlığını bir an önce kazanmak isteyen bir genç için rasyonel bir yol haritası sunuyor. Ancak bu noktada dikkat edilmesi gereken, verilerin anlık bir fotoğraf çektiğidir. Bugün popüler olan bir meslek, teknolojik gelişmeler ve toplumsal değişimler nedeniyle on yıl sonra aynı popülerliğini korumayabilir. Bu nedenle ekonomik verileri bir rehber olarak kullanmak, ancak tek belirleyici olarak görmemek en sağlıklı yaklaşımdır.
Geleceği Okumak: Bugünden Yarının Mesleklerine Yatırım Yapmak
Tercih yaparken sadece bugünün popüler mesleklerine odaklanmak, geleceğin getireceği fırsatları kaçırmak anlamına gelebilir. Dünya, dijital dönüşüm, yapay zeka, otomasyon ve sürdürülebilirlik gibi mega trendlerin etkisiyle hızla değişiyor. Bu değişim, bazı meslekleri gereksiz kılarken yepyeni kariyer alanları yaratıyor. Bugün bir adayın seçeceği bölüm, onu 5 yıl sonra değil, 15-20 yıl sonraki iş dünyasına hazırlamalıdır. Bu nedenle adayların, geleceğin meslekleri olarak adlandırılan alanlara özel bir ilgi göstermesi stratejik bir hamle olacaktır. Veri bilimi, yapay zeka ve makine öğrenmesi mühendisliği, siber güvenlik uzmanlığı, kullanıcı deneyimi (UX) tasarımı, dijital pazarlama, yenilenebilir enerji sistemleri ve genetik gibi alanlar, gelecekte talebin artarak devam edeceği disiplinler olarak öne çıkıyor. Belki de bugün sıralaması görece daha mütevazı olan bir "Yönetim Bilişim Sistemleri" bölümü, on yıl sonra klasik bir işletme bölümünden çok daha parlak kariyer fırsatları sunabilir. Bu noktada önemli olan, seçilecek bölümün içeriğinin ne kadar esnek, disiplinlerarası ve geleceğin yetkinliklerini (problem çözme, eleştirel düşünme, yaratıcılık, dijital okuryazarlık) kazandırmaya yönelik olduğudur.
Aile Baskısı ve Çevre Beklentileri Arasında Kendi Yolunu Bulmak
Tercih dönemi, sadece öğrencinin değil, tüm ailenin sınav verdiği bir süreçtir. Ebeveynler, çocuklarının geleceği için en iyisini isteme arzusuyla bazen farkında olmadan baskıcı bir tutum sergileyebilirler. "Bizim zamanımızda bu meslekler altındı," "O bölümde iş yok, aç kalırsın," "Komşunun oğlu tıp kazandı" gibi cümleler, gencin kendi isteklerini ve sesini duymasını engelleyebilir. Bu noktada sağlıklı bir iletişim kanalı kurmak hayati önem taşır. Gençler, ailelerine neden belirli bir bölümü istediklerini, bu alandaki kariyer planlarını ve hedeflerini somut verilerle ve bir vizyon çerçevesinde anlatmalıdır. Aileler ise çocuklarının değişen dünyanın bir parçası olduğunu, kendi zamanlarının doğrularının bugün geçerli olmayabileceğini kabul etmeli ve onlara kendi yollarını çizme konusunda güvenmelidir. Unutulmamalıdır ki, ailesinin zoruyla istemediği bir bölüme giden bir gencin o bölümde başarılı ve mutlu olma ihtimali, tüm risklere rağmen kendi hayalinin peşinden giden bir gence göre çok daha düşüktür. Nihayetinde bu karar, gencin kendi hayatıdır ve bu hayatın sorumluluğunu taşıyacak olan da kendisidir. Doğru tercih, puanın yettiği en yüksek yer değil, kişinin potansiyelini en üst düzeyde gerçekleştirebileceği, kendini ait hissettiği ve sabahları yataktan heyecanla kalkmasını sağlayacak olan yerdir.