Miletli Thales: Mitostan Logosa Uzanan Bilge
Miletli Thales: Rasyonel Düşüncenin Şafağı adlı bu kapsamlı araştırma raporu, Batı felsefesinin ve biliminin temel taşlarından biri olan Thales'in çok yönlü mirasını derinlemesine inceliyor. Rapor, Thales'in yaşamındaki önemli dönüm noktalarını, evreni mitolojik anlatılar yerine doğal ve rasyonel ilkelerle açıklama çabasını detaylandırıyor. Geometri ve astronomi gibi alanlardaki çığır açan katkılarına odaklanırken, aynı zamanda Milet Okulu üzerindeki etkisini ve yetiştirdiği öğrencileri de ele alıyor. Tarihsel kaynaklara dayanarak, Thales hakkında ortaya atılan iddiaları, gerçekleri ve efsaneleri titizlikle ayırt eden bu çalışma, antik dünyanın bu büyük bilgesine dair güvenilir ve aydınlatıcı bir bakış açısı sunuyor.
PORTRE
Ozan Ali Arslan
7/6/20256 min read
Tarihin tozlu sayfalarında öyle isimler vardır ki, sadece yaşadıkları çağı değil, kendilerinden sonra gelecek binlerce yılı şekillendirirler. Onlar, düşüncenin akış yönünü değiştiren, insanlığın evrene bakışını kökünden sarsan birer nehir yatağı gibidir. İşte Miletli Thales, tam da böyle bir figürdür. O, tanrıların keyfi iradeleriyle açıklanan bir dünyadan, gözlemlenebilir ve akıl yürütülebilir ilkelerle anlaşılan bir kozmosa geçişin kapısını aralayan ilk kişidir. Batı felsefesinin ve biliminin babası olarak anılması boşuna değildir. Gelin, bu esrarengiz ve bir o kadar da bilge adamın hayatına, mitlerin gölgesinden aklın aydınlığına doğru yaptığı yolculuğa birlikte tanıklık edelim.
MÖ 624-620 Civarı - Milet'te Bir Işığın Doğuşu
Her şey, günümüz Türkiye'sinin Aydın iline bağlı, o dönemin en canlı liman kentlerinden biri olan Milet'te başladı. Yaklaşık olarak MÖ 624 yılında, Examyas ve Cleobulina adında, muhtemelen soylu ve varlıklı bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldi Thales. Milet, farklı kültürlerin, tüccarların ve fikirlerin buluştuğu kozmopolit bir merkezdi. Bu entelektüel ve ticari hareketlilik, genç Thales'in zihnini besleyen ilk pınar oldu. Babillilerin astronomi bilgisi, Mısırlıların geometri sırları, bu liman kentinin sokaklarında fısıltıyla da olsa dolaşıyordu. Thales'in ailesinin ona sağladığı ekonomik rahatlık, onu gündelik geçim dertlerinden uzak tutarak, zamanını ve enerjisini evrenin büyük sırlarını düşünmeye adamasına olanak tanıdı. Bu, onun sadece bir tüccar veya bir asilzade değil, bir "bilge" olma yolundaki ilk adımıydı.
Gençlik Yılları - Bilginin Peşinde Seyahatler
Antik kaynaklar, Thales'in bilginin peşinde uzun seyahatlere çıktığını fısıldar. Özellikle Mısır'a yaptığı yolculuk, onun entelektüel gelişiminde bir dönüm noktası olarak anlatılır. Milet'in Mısır'da bir ticaret kolonisi olan Naukratis'in varlığı, bu seyahati oldukça olası kılmaktadır. Orada, Nil rahiplerinden geometri öğrendiği söylenir. Ancak Thales'i farklı kılan, Mısırlıların tarlaları ölçmek gibi pratik amaçlarla kullandığı bu bilgiyi alıp, onu soyut ve evrensel ilkelere dönüştürme çabasıydı. O, "neden" ve "nasıl" sorularını sorarak, geometriyi ampirik bir beceriden, tümdengelimli bir akıl yürütme sistemine taşımaya çalışan ilk kişiydi. Babil'in gökyüzü gözlemlerine ve matematiksel kayıtlarına da eriştiği düşünülmektedir. Bu seyahatler, Thales'in farklı medeniyetlerin birikimini kendi rasyonel süzgecinden geçirerek yepyeni bir düşünce sistemi yaratmasının temelini oluşturdu.
Aktif Yılları - Bir Devlet Adamı ve Mühendis
Thales, fildişi kulesine çekilmiş bir düşünür değildi. O, yaşadığı toplumun sorunlarına kafa yoran, pratik çözümler üreten bir devlet adamı ve mühendisti. Antik Çağ'ın efsanevi "Yedi Bilge"sinden biri olarak ünlenmesi, sadece teorik bilgisiyle değil, pratik zekasıyla da ilgiliydi. Tarihçi Herodot, onun İyon şehirlerinin birleşerek güçlü bir federasyon kurması gerektiğini savunan ileri görüşlü bir devlet adamı olduğunu anlatır. Hatta Miletlileri, Lidya Kralı Kroisos ile ittifak yapmaktan vazgeçirerek, Pers Kralı Kyros'un Lidya'yı fethettiğinde şehrini yıkımdan kurtardığı rivayet edilir. Yine Kral Kroisos'un ordusunu karşıya geçirmek için Halys Nehri'nin (Kızılırmak) yatağını değiştirdiği gibi mühendislik dehasını gösteren hikayeler de ona atfedilir. Her ne kadar Herodot bu nehir hikayesinden şüphe duysa da, bu anlatılar Thales'in toplum nezdindeki "pratik bilge" imajını pekiştirmiştir. O dönemde filozof, matematikçi ve mühendis rolleri iç içe geçmişti ve Thales, bu rollerin hepsini bünyesinde barındıran ender kişiliklerden biriydi.
MÖ 28 Mayıs 585 - Gökyüzünü Okuyan Adam
Thales'in şöhretini perçinleyen ve adını tarihe altın harflerle yazdıran olay, şüphesiz bir güneş tutulmasını önceden tahmin etmesidir. Lidya ve Med orduları arasında yıllardır süren savaşın en kanlı anlarından birinde, gökyüzü aniden karardı, gündüz geceye döndü. Bu ürkütücü doğa olayı karşısında dehşete kapılan her iki ordu da bunun tanrıların bir işareti olduğunu düşünerek savaşı derhal sonlandırdı. Herodot'a göre bu tutulmanın gerçekleşeceği yılı tahmin eden kişi Miletli Thales'ti. Modern bilim insanları, Thales'in bu kadar kesin bir tahmini yapacak bilgiye sahip olup olmadığını tartışsa da, onun büyük olasılıkla Babillilerden öğrendiği Saros döngüsü gibi astronomik bilgileri kullanarak bu öngörüde bulunduğu kabul edilir. Önemli olan, tutulmanın tam gününü ve saatini bilmesi değil, doğa olaylarının tanrısal bir keyfiyetle değil, belirli bir düzen ve döngü içinde gerçekleştiğini anlamış olmasıydı. Bu, onun rasyonel düşüncesinin en somut ve en etkileyici kanıtıydı.
Olgunluk Yılları - Evrenin Sırrını Aralamak
Thales'in asıl devrimi, düşünce dünyasında gerçekleştirdikleridir. O, "Bu evren nasıl oluştu?" ve "Her şeyin temelindeki ana madde nedir?" gibi temel soruları soran ve bunlara mitolojik anlatıların dışında, tamamen doğal ve akla dayalı cevaplar arayan ilk filozoftu. Bu, insanlık tarihinde bir zihinsel sıçramaydı; mitostan (efsane) logosa (akıl) geçişin ta kendisiydi.
Onun en meşhur felsefi tezi, evrenin temel maddesinin, yani "arkhe"nin "su" olduğudur. Aristoteles'in aktardığına göre Thales, bu sonuca gözlemleriyle varmıştı. Canlıların yaşaması için neme ihtiyaç duyması, tohumların nemli bir yapıda olması, ısının bile nemden kaynaklanıyor gibi görünmesi ve en önemlisi, suyun katı (buz), sıvı ve gaz (buhar) olmak üzere farklı formlara girebilmesi, onu her şeyin kökeninin su olduğu fikrine götürmüştü. Bu fikir bugün bize basit gelebilir, ancak o dönem için devrim niteliğindeydi. Çünkü ilk kez birisi, dünyanın kökenini Olympos'taki tanrıların hikayeleriyle değil, doğanın kendi içindeki bir elementle açıklamaya cüret ediyordu.
Ayrıca Dünya'nın su üzerinde yüzen düz bir disk olduğuna inanıyordu. Depremleri, Poseidon'un öfkesine değil, Dünya'nın üzerinde yüzdüğü bu devasa su kütlesinin dalgalanmalarına bağlıyordu. Bu da yine doğa olaylarını doğaüstü güçlerden arındırıp doğal nedenlerle açıklama çabasının bir ürünüydü.
Thales'e atfedilen "Her şey tanrılarla doludur" sözü, ilk bakışta onun natüralist yaklaşımıyla çelişiyor gibi görünebilir. Ancak buradaki "tanrı" kavramı, antropomorfik Olympos tanrılarından farklıdır. Thales, bir mıknatısın demiri hareket ettirme gücünü gözlemlediğinde, onun bir "ruha" (psyche) sahip olduğunu düşünmüştü. Onun için ruh, hareket ettirme yeteneğiydi. Dolayısıyla bu söz, muhtemelen maddenin kendisinin pasif ve cansız olmadığı, içinde bir yaşam gücü, bir hareket ilkesi barındırdığı anlamına gelen bir tür hilozoizm (maddeci canlıcılık) ifadesiydi. Bu, mitolojik dünya görüşü ile daha sonraki felsefi güç ve enerji kavramları arasında bir köprü kuran büyüleyici bir geçiş düşüncesidir.
Son Yılları - Bir Okul ve Bir Miras
Thales, birikimini ve sorgulama yöntemini sadece kendine saklamadı. O, kendisinden sonra bu rasyonel meşaleyi taşıyacak öğrenciler de yetiştirdi. Milet Okulu olarak bilinen felsefe geleneğinin kurucusu oldu. En bilinen öğrencisi, kendisi gibi büyük bir düşünür olan Anaksimandros'tu. Anaksimandros, hocasının yolundan gitmiş ancak onun fikirlerini eleştirmekten de çekinmemiştir. Arkhe'nin su gibi belirli bir madde olamayacağını, onun daha soyut, sonsuz ve sınırsız bir şey ("apeiron") olması gerektiğini savunmuştur. İşte bu, Thales'in en büyük miraslarından biridir: Sadece bilgi aktarmakla kalmamış, aynı zamanda eleştirel düşünceye ve fikirlerin sürekli gelişimine dayalı bir entelektüel gelenek başlatmıştır.
MÖ 548-545 Civarı - Bilgenin Vedası
Thales'in hayatına dair anlatılan pek çok anekdot vardır. Astronomi bilgisiyle bir sonraki yıl zeytin hasadının bol olacağını öngörüp Milet'teki tüm zeytin preslerini ucuza kiraladığı ve hasat zamanı bunları yüksek fiyata kiralayarak felsefenin istenirse para da kazandırabileceğini gösterdiği hikayesi, onun pratik zekasına bir övgüdür. Yıldızları gözlemlerken önündeki kuyuya düştüğü ve Trakyalı bir hizmetçinin onunla "gökyüzünü görmeye çalışırken ayağının altındakini göremiyor" diye alay ettiği hikayesi ise filozofun dünyevi olandan ne kadar kopuk olabildiğini anlatan sembolik bir anlatıdır.
Yaklaşık 78 yaşındayken, sıcak bir günde bir jimnastik yarışmasını izlerken sıcaktan ve susuzluktan öldüğü rivayet edilir. Ancak ölümü, fikirlerinin ve başlattığı devrimin sonu olmadı. Thales, evreni anlamak için insan aklının yeterli olduğu fikrini ateşlemişti. O, bilimin temelini oluşturan gözlem, akıl yürütme ve hipotez kurma yönteminin ilk uygulayıcısıydı. Bugün, iki buçuk bin yıl sonra bile, bir probleme rasyonel bir çözüm aradığımızda, bir doğa olayının nedenini araştırdığımızda, aslında Miletli Thales'in açtığı yolda yürüyoruz. O, sadece bir bilge değil, insanlığın entelektüel macerasının en büyük kahramanlarından biri olarak tarihteki yerini sonsuza dek koruyacaktır.