LGS 2025 Detaylı Analiz
Elbette, işte daha insani bir dille yazılmış 100 kelimelik bir açıklama: LGS 2025, bir sınavdan çok daha fazlasıydı; bir neslin umutlarının ve bir yıllık emeğinin sınandığı acımasız bir arenaydı. Özellikle Türkçe ve Matematik'te karşılaşılan rekor zorluktaki sorular, en parlak öğrencileri bile çaresiz bıraktı. Bu yazı, sadece soruların analizini yapmıyor; deneme sınavlarındaki başarıların nasıl hayal kırıklığına dönüştüğünü, 'adalet' arayışının nasıl bir çığlığa evrildiğini ve rakamların ardındaki 'LGS mağdurlarının' psikolojik savaşını anlatıyor. Sistem, öngörülebilirliğini ve güvenini yitirirken geriye enkaz ve cevapsız sorular kaldı.
ARAŞTIRMA
Ozan Ali Arslan
6/30/20255 min read
LGS 2025 Depremi: Rekor Zorluktaki Sorular, Yıkılan Hayaller ve Cevaplanması Gereken Sorular
Bir yıl boyunca dökülen ter, uykusuz geceler, çözülen binlerce soru... Ve sonunda hepsi, birkaç saatlik bir sınavın acımasız gerçekliğiyle yüzleşti. 2025 Liselere Geçiş Sistemi (LGS), beklentilerin çok ötesinde bir zorlukla gelerek sadece öğrencilerin değil, tüm bir eğitim sisteminin temellerini sarstı. Bu sınav, artık basit bir ölçme-değerlendirme aracı olmaktan çıktı; bir neslin psikolojisini, ailelerin umutlarını ve sistemin adaletini sorgulatan bir fenomene dönüştü. Peki, ne oldu da LGS bir "sınav" olmaktan çıkıp bir "travma" haline geldi? Gelin, bu depremin artçı şoklarını ve enkazın altından çıkanları birlikte inceleyelim.
Belirsizlik Rüzgarları ve "Yeni Nesil" Sınavın Acı Gerçeği
Her sınav döneminde olduğu gibi, 2025 LGS öncesi de "sistem değişecek" söylentileri havada uçuşuyordu. Ancak Milli Eğitim Bakanlığı, kılavuzu yayımladığında büyük bir yapısal değişiklik olmadığını, dümenin yine aynı rotada olduğunu gösterdi. Asıl bomba, sınavın içeriğinde patladı. Bakanlık, "beceri temelli" sorularla ezberciliği bitirme hedefini bir adım öteye taşıyarak, sınavı adeta bir zeka ve dayanıklılık testine dönüştürdü. Fen Bilimleri, Matematik ve Türkçe'nin aslan payını aldığı puanlama sistemiyle bu üç ders, bir kez daha kaderi belirleyen ana aktörler oldu. Fakat bu yılki senaryo, önceki hiçbir yıla benzemiyordu. MEB'in "analitik düşünme ve problem çözme" felsefesi, 2025 sınavının beklenmedik zorluk duvarına çarpınca, yüz binlerce öğrenci için büyük bir psikolojik ve akademik yıkıma dönüştü.
Türkçe Testi Edebiyat Arenasına Dönüştü: Anlamın Zirvesi mi, Kabusu mu?
Sınavın ilk darbesi Türkçe'den geldi. Bu yılki Türkçe testi, adeta bir edebiyat arenasıydı ve öğrencileri hiç beklemedikleri bir yerden vurdu. Uzmanların "bugüne kadarki en zoru" diye tanımladığı bu test, artık alıştığımız "hayatın içinden" metinleri bir kenara bırakıp, öğrencileri felsefi ve sanatsal derinliği olan metinlerin labirentlerinde tek başına bıraktı. Mecazlar, alt metinler, girift anlamlar... Sanki bir lise giriş sınavı değil, bir edebiyat eleştirmenliği yeterlilik testiydi. Sınavda kelime bilgisini ölçen sorular azalırken, onların yerini metin yükü ağır, çeldiricileri ustaca gizlenmiş ve son derece seçici paragraflar aldı. Özellikle sosyal medyada infial yaratan "anahtar sorusu" gibi bazı sorular, öğrencilerin zihninde "anlaşılmaz" ve "haksız" olarak kodlandı. Bu değişim, bize şunu net bir şekilde gösteriyor: Artık sadece hızlı okumak yetmiyor; metnin ruhunu anlamak, satır aralarında gezinmek ve eleştirel bir gözle bakmak gerekiyor. Bu da demek oluyor ki, öğrencilerin kütüphanelerle daha sıkı fıkı olması, sadece ders kitaplarıyla değil, romanlarla, denemelerle de hemhal olması artık bir zorunluluk.
Aşılması Güç Matematik Duvarı
Türkçe'nin yarattığı sarsıntının ardından sahneye çıkan Matematik, pek çok öğrenci için umutların tükendiği yer oldu. Uzmanların ifadesiyle bu yılki sorular, öğrenciyi "yoracak cinstendi." Artık tek bir formülle çözülen basit problemler devri kapanmıştı; her bir soru, en az iki farklı bilgiyi birleştirip bir strateji kurmayı gerektiren bir bulmacaya dönüşmüştü. Geometrik cisimler, doğrusal denklemler... Her biri, öğrencilerin analitik düşünme becerilerinin sınırlarını zorlayan orijinal ve acımasız bir kurguyla karşılarına çıktı. Öğrencilerden gelen "doğrusal denklemler mahvetti" veya "stresten elim ayağım titredi" gibi yorumlar, durumun vahametini ortaya koyuyordu. Bu test, sadece matematik bilip bilmediğinizi değil, aynı zamanda baskı altında ne kadar sakin kalabildiğinizi, zamanı nasıl yönettiğinizi ve karmaşık adımları hatasız takip edip edemediğinizi de ölçüyordu. Kısacası, matematik bilgisi tek başına yeterli değildi; adeta bir satranç oyuncusunun soğukkanlılığı ve stratejik zekası gerekiyordu.
Diğer Cephelerde Durum: Fen, Tarih, Din ve İngilizce
Ana derslerin yarattığı bu kasırganın yanında Fen Bilimleri, görece daha sakin bir liman gibi görünse de, uzmanlar bu bölümde de zorluk seviyesinin ve ayırt edici soruların arttığını belirtti. Deney yorumlama, grafik okuma ve bilimsel metinleri anlama becerisi ön plandaydı. Fen sorularının da uzun metinlerden oluşması, artık LGS'nin tek bir disiplinle kazanılamayacağının, Türkçe'deki okuduğunu anlama becerisinin diğer tüm dersler için bir anahtar olduğunun kanıtıydı. T.C. İnkılap Tarihi, Din Kültürü ve İngilizce testleri ise genel olarak daha yapılabilir bulundu. Ancak bu derslerde bile ezber bilgi yerine yorumlama, neden-sonuç ilişkisi kurma ve bağlamdan anlam çıkarma becerileri belirleyici oldu. Özellikle İngilizce'deki güçlü çeldiriciler, en dikkatli öğrencileri bile tuzağa düşürebilecek nitelikteydi. Bu üç ders, sınavın genel ortalamasını bir nebze dengelemiş olsa da, dikkatsizliğin bedelinin ağır olabileceğini gösterdi.
Geçmişten Bugüne LGS: Kaybolan Öngörülebilirlik ve Büyüyen Hayal Kırıklığı
2025 LGS'nin yarattığı infialin kökeninde, sınavın artık öngörülebilir olmaktan çıkması yatıyor. Bir önceki yılın görece "kolay" sınavına göre hazırlık yapan öğrenciler ve aileler, karşılaştıkları bu zorluk duvarını "adaletsizlik" olarak yorumluyor. Deneme sınavlarında zirvede olan öğrencilerin gerçek sınavda yaşadığı hezimet, hazırlık sürecine ve piyasadaki kaynaklara olan güveni yerle bir etti. MEB'in "yeni nesil" sorularla ezberciliği kırma hedefi anlaşılabilir olsa da, eğitim sisteminin diğer unsurlarının (okullar, öğretmenler, yayın evleri) bu hıza ayak uyduramadığı acı bir şekilde ortaya çıktı. Bu adaptasyon eksikliği, faturanın yine en çok çalışan, en çok umut eden öğrencilere kesilmesine neden oldu.
Rakamların Ardındaki İnsan: "LGS Mağdurları" ve Ailelerin Adalet Çığlığı
Tüm bu teknik analizlerin ve istatistiklerin ötesinde, LGS 2025'in geride bıraktığı en derin enkaz, psikolojik enkaz oldu. Sosyal medyada kendilerini "LGS 2025 canavarları değil, mağdurları" olarak tanımlayan gençlerin sesleri, sınavın artık bir ölçme aracı olmaktan çıkıp bir travma kaynağına dönüştüğünün en net ifadesi. Aileler, çocuklarının bir yıllık emeğinin "hiçe sayıldığını" ve "büyük bir haksızlığa" uğradığını haykırıyor. Hatalı olduğu iddia edilen sorular, iptal talepleri ve sisteme yönelik patlayan öfke, derin bir güven bunalımına işaret ediyor. Bu tablo, bize LGS'nin sadece akademik bir sıralama sınavı olmadığını; aynı zamanda bir neslin hayata bakışını, adalet duygusunu ve psikolojik sağlığını şekillendiren devasa bir sosyal olgu olduğunu hatırlatıyor. MEB'in bu insani boyutu görmezden gelme lüksü yok. Bir sınav sisteminin başarısı, sadece sorduğu soruların zorluğuyla değil, aynı zamanda adil, şeffaf ve her şeyden önce insani olmasıyla ölçülür.