Kapsamlı LGS Tercih Rehberi
LGS sonuçları açıklandı ve şimdi en kritik aşama olan tercih maratonu başlıyor. Bu yazı, karmaşık ve stresli tercih sürecinde size adım adım rehberlik edecek. Puanlara değil, yüzdelik dilimlere odaklanmanın neden hayati olduğunu, "ölü tercih" tuzağından nasıl kaçınacağınızı ve "Hayal-Gerçek-Garanti" modeliyle nasıl stratejik bir liste oluşturacağınızı keşfedin. Merkezi ve yerel yerleştirmenin kurallarını, puan eşitliğinde ne olacağını ve nakil dönemlerinin sunduğu ikinci şansları anlayın. Bu rehber, bilinçli kararlar vererek çocuğunuzun geleceğine en doğru adımı atmanıza yardımcı olacak.
BLOG
Ozan Ali Arslan
6/28/20255 min read
Geleceğin Şifresi: LGS Tercih Maratonunda Doğru Adımlar Nasıl Atılır?
Liselere Geçiş Sistemi (LGS) sonuçlarının açıklanmasıyla birlikte yüz binlerce öğrenci ve aile için hayatın ritmi bir anda değişiyor. Aylarca süren yoğun bir hazırlık maratonunun ardından, şimdi belki de sınavdan bile daha karmaşık ve stresli bir süreç başlıyor: tercih dönemi. Bu dönem, sadece bir okul listesi hazırlamaktan çok daha fazlasını ifade ediyor; bir gencin akademik geleceğini, sosyal çevresini ve lise hayatının kalitesini doğrudan şekillendirecek kritik kararların alındığı bir yol ayrımı anlamına geliyor. Sistemin çok katmanlı yapısı, farklı yerleştirme türleri ve her yıl değişen dinamikler, ailelerin kafasında büyük bir soru işareti yumağı oluşturabiliyor. Ancak doğru bilgi, soğukkanlı bir strateji ve bilinçli adımlarla bu kaygı dolu süreç, her öğrencinin potansiyeline ve hayallerine en uygun kapıyı aralaması için bir fırsata dönüştürülebilir.
Sistemin Üç Anahtarı: Merkezi, Yerel ve Pansiyonlu Yerleştirme Labirenti
LGS tercih sistemini anlamanın ilk adımı, onun üç temel sacayağı üzerine kurulu olduğunu bilmektir: Merkezi Yerleştirme, Yerel Yerleştirme ve Pansiyonlu Okul Yerleştirmesi. Bu üç farklı tercih ekranı, birbiriyle bağlantılı ancak farklı kurallara tabi bir hiyerarşi içinde çalışır. Sistemin temel felsefesi, sadece sınavda yüksek puan alan öğrencileri en iyi okullara yerleştirmek değil, aynı zamanda sınava giren veya girmeyen her öğrenciye bir okul hakkı tanımaktır. Bu noktada, pek çok kişinin gözden kaçırdığı en kritik kural devreye girer: Yerel Yerleştirme zorunluluğu.
Sınavda Türkiye birincisi olan bir öğrenci dâhil olmak üzere, tercih yapacak her adayın öncelikle yerel yerleştirme ekranından tercih yapması zorunludur. Bu, diğer tercih ekranlarını açan bir "anahtar" rolü üstlenir. Bu zorunluluk, aslında sistemin en önemli güvenlik ağıdır. Eğer bir öğrenci, merkezi yerleştirme listesinde stratejik hatalar yapar ve hiçbir tercihine yerleşemezse, sistem bu öğrencinin açıkta kalmasını önler ve evine yakın bir okulda yerini garanti eder. Bu yüzden, yerel yerleştirme listesi, en fazla 5 okul tercih hakkı ile dikkatlice doldurulmalıdır. Bu ekranda, öğrencilerin ilk 3 tercihini kendi ikamet adreslerine göre belirlenen "Kayıt Alanı"ndaki okullardan yapması ve aynı okul türünden (örneğin Anadolu Lisesi) en fazla 3 okul yazabilmesi gibi kurallar, sistemin öğrenci dağılımını dengeleme ve her adayı farklı okul türlerini de değerlendirmeye teşvik etme stratejisinin bir parçasıdır.
Puan mı, Yüzdelik Dilim mi? Başarının Gerçek Ölçütü
Tercih döneminde yapılan en yaygın hatalardan biri, bir önceki yılın taban puanlarına bakarak liste oluşturmaktır. LGS puanları, her yıl sınavın zorluk derecesine ve o yıl sınava giren öğrencilerin genel performansına göre önemli ölçüde değişiklik gösterebilir. Geçen sene 450 puanla öğrenci alan bir okul, bu sene 470 veya 430 puanla kapatabilir. Bu nedenle, puanlara bakarak yapılan bir tercih, büyük bir yanılgıya yol açabilir.
Uzmanların ve Milli Eğitim Bakanlığı'nın ısrarla vurguladığı en güvenilir veri, yüzdelik dilimdir. Yüzdelik dilim, öğrencinin sınava giren tüm adaylar içindeki sıralamasını gösteren, yıllar arasındaki değişimlerden çok daha az etkilenen istikrarlı bir ölçüttür. Bir okulun geçen yıl yüzde 5'lik dilimden öğrenci aldıysa, bu yıl da yine yüzde 5'e yakın bir dilimden öğrenci alması beklenir. Bu yüzden, tercih listesi oluşturulurken temel referans noktası kesinlikle öğrencinin kendi genel yüzdelik dilimi ve okulların bir önceki yıla ait taban yüzdelik dilimleri olmalıdır.
"Ölü Tercih" Tuzağına Düşmeyin: Stratejik Liste Oluşturmanın Altın Kuralları
Stratejik bir tercih listesi oluşturmak, bir sanat gibidir ve bu sanatın en önemli kuralı, "ölü tercih" yapmaktan kaçınmaktır. Ölü tercih, bir tercih hakkını boşa harcamak anlamına gelir. Örneğin, yüzdelik dilimi yüzde 10 olan bir öğrencinin, listesinin ilk sırasına yüzde 1'lik dilimdeki bir okulu yazması, imkansız bir hayal olduğu için ölü bir tercihtir. Ancak bundan daha tehlikeli olan stratejik bir hata daha vardır. Yaygın kanının aksine, yerleştirme sistemi öğrencinin listesini tarayıp ona en uygun okulu bulmaya çalışmaz. Algoritma, "ilk uygun olanı yerleştir" prensibiyle çalışır. Yani, sistem öğrencinin tercih listesini birinci sıradan başlayarak kontrol eder. Öğrencinin puanının yettiği ve kontenjanı olan ilk okulu bulduğu anda yerleştirme işlemini yapar ve listenin geri kalanına hiç bakmaz.
Bu durumun en tehlikeli sonucu şudur: Yüzdelik dilimi yüzde 5 olan bir öğrenci, "garanti olsun" düşüncesiyle yerleşeceğinden emin olduğu yüzde 8'lik bir okulu listenin ilk sırasına yazarsa, sistem onu bu okula yerleştirir. Aslında puanının yetebileceği yüzde 5,5 veya yüzde 6'lık dilimdeki daha iyi okulların bulunduğu alt sıralardaki tercihlerine hiç bakmaz. Bu şekilde öğrenci, daha iyi bir okula gitme şansını kendi eliyle ortadan kaldırmış olur. Bu nedenle, tercih listesi mutlaka en çok istenen okuldan en az istenen okula doğru, yani yüzdelik dilimi en küçük olandan en büyük olana doğru sıralanmalıdır. En sağlıklı yaklaşım, 10 tercihten oluşan merkezi yerleştirme listesini bir "yelpaze" şeklinde, "Hayal-Gerçek-Garanti" modeliyle tasarlamaktır. Listenin ilk birkaç sırasına öğrencinin kendi yüzdelik diliminin biraz üzerindeki "hayal" okullar, orta sıralara kendi dilimine çok yakın "gerçekçi" hedefler ve son sıralara da diliminin belirgin şekilde altındaki "garanti" okullar yazılarak hem fırsatlar kovalanmalı hem de açıkta kalma riski yönetilmelidir.
Puan Eşitliğinde Son Sözü Kim Söylüyor?
Binlerce öğrencinin aynı puanı aldığı bir sistemde, sıralamayı neyin belirlediği merak konusudur. Sanılanın aksine, "tercih önceliği" yani bir okulu daha üst sıraya yazmak, en son bakılan kriterlerden biridir. Puan eşitliği durumunda sistem sırasıyla; Okul Başarı Puanı (OBP) üstünlüğüne, sonra sırasıyla 8., 7. ve 6. sınıf Yıl Sonu Başarı Puanı (YBP) üstünlüğüne, eşitlik hala bozulmazsa 8. sınıfta yapılan özürsüz devamsızlık gün sayısının azlığına bakar. Tüm bunlar da eşitse, o zaman tercih önceliği ve son olarak da yaşı küçük olan öğrenci öncelik kazanır. Bu durum, ortaokul boyunca gösterilen akademik istikrarın ve hatta okula devamlılığın, sınav anındaki performans kadar kritik olabildiğini göstermektedir.
Maraton Bitmedi: Nakil Dönemleri ve İkinci Şanslar
İlk yerleştirme sonuçlarının açıklanmasıyla süreç sona ermez. Aksine, yerleştirmelerin daha dinamik hale geldiği ve boş kontenjanların yeniden dağıtıldığı nakil dönemi başlar. Genellikle iki resmi "Yerleştirmeye Esas Nakil" dönemi olur. Bu dönemlerde öğrenciler, istedikleri okullarda boş kontenjan olup olmadığına bakmaksızın yeniden tercih yapabilirler. Nakil dönemleri, sistemde bir "domino etkisi" yaratır. Yüksek puanlı bir öğrencinin özel okula geçmesiyle boşalan kontenjana, nakil başvurusunda bulunan en yüksek puanlı öğrenci yerleşir. Onun boşalttığı yere bir başkası geçer ve bu zincirleme reaksiyon, taban puanlarda ve yüzdelik dilimlerde oynamalara neden olur. Bu nedenle, ilk yerleştirmede hedefini kıl payı kaçıran öğrencilerin umutlarını kaybetmemesi ve nakil dönemlerini yakından takip etmesi stratejik olarak çok önemlidir.
Tüm bu süreçlerin sonunda hala bir okula yerleşemeyen öğrenciler için ise son bir kapı daha vardır: İl/İlçe Öğrenci Yerleştirme ve Nakil Komisyonları. Bu komisyonlar, ilçedeki okullarda kalan boş kontenjanlara, başvuran öğrenciler arasından Okul Başarı Puanı üstünlüğüne göre yerleştirme yapar. Unutulmaması gereken en önemli noktalardan biri de, e-Okul üzerinden yapılan tercihlerin, mutlaka bir ortaokul müdürlüğüne veli tarafından şahsen gidilerek onaylatılması gerektiğidir. Onaylatılmayan tercihler geçersiz sayılır. Bu zorlu ama yönetilebilir süreçte velilere düşen en büyük görev, sakin kalarak, doğru kaynakları kullanarak ve stratejik düşünerek çocuklarına rehberlik etmektir.